SOLOI/POMPEIOPOLIS 2006 KAZILARI
Remzi Yağcı*

12.07.2006 tarihinde başlanmış olan Soli /Pompeiopolis kazı çalışmaları 1 uzman arkeolog, 1 Mimarlık Tarihi Profesörü, 1 mimar, 1 harita mühendisi, 1 restoratör, 8 arkeolog, 3 arkeoloji öğrencisi ve 20 işçi ile 13 Temmuz - 15 Ağustos 2006 tarihleri arasında sürdürülmüştür.

A) SÜTUNLU CADDE

2006 yılında yapılan çalışmaların başlıca amacı: 2005 kazı sezonunda E-F 41 plan karelerinde açığa çıkarılan opus sectile tabanın E-F serisinde genişletilerek Sütunlu Cadde’nin İ.S. VI. yüzyıldaki kullanımını, özellikle de F41 açmasında açığa çıkarılan ve 525’teki deprem sonucu yıkılan mimari yapılanmanın Sütunlu Caddenin özgün mimarisi ile bağlantısını saptamaktı. Bir diğeri ise, Sütunlu Cadde’de ileriki yıllarda yapılacak olan mimari restorasyon için veri (kazı, çizim) toplamaktı. Bu amaçla cadde boyunca belirlenen plan karelerde sondaj kazıları gerçekleştirilmiştir.

 E-F 40 – E-F 39 

 2005 kazı sezonunda E-F 41 açmasında bulunan Erken Bizans Dönemi opus sectile’sinin kesin olarak tarihlenebilmesi ve mimari kontekstinin açığa çıkarılması amacı ile E-F 39 ve E-F 40 plan karelerinde kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Özellikle F serisinde bulunan mimari kalıntılar, Sütunlu Cadde’nin Bizans Döneminde de etkin bir kullanım gördüğüne işaret etmektedir. Bunlar, deprem sonucu yıkılmış uzun duvarlardan, bu duvarlar ise, Roma Dönemi çoklu girişlerinin düzgün bloklarla örülerek kapanmasından oluşmaktadır. Bu durumda, Roma dükkânlarının giriş kapılarının, Bizans Dönemi’nde içleri örülerek daha geniş mekânlar oluşturulduğu anlaşılmaktadır. 525 (terminus post quem)  yıllarında yaşanan deprem  sonucunda çeşitli boyutlarda mekân (olasılıkla dükkân) duvarlarının Sütunlu Cadde’nin doğu portikosu içine yıkıldığı anlaşılmaktadır. İleride açılması planlanan dükkânlar caddenin doğusundan geçen şimdiki Viranşehir Caddesi’nin altındadır. E-F 41 açması ile benzerlik gösteren opus sectileye 5.55 m. kodunda ulaşılmıştır. Restorasyon ekibi tarafından temizliği yapılan tabanın fotoğraflarının çekimi ve mimari çizim çalışmalarının tamamlanmasından sonra ileride teşhir edilmek üzere jeotekstil ile örtülerek koruma altına alınmıştır. Arkeolojik verilere göre: Soli/Pompeiopolis Sütunlu Caddesinde (cardo maximus) depreme dek geometrik ve figürlü mozaik ile çok renkli ve geometrik (üçgenden, çokgen ve dairesel) bezemeli opus sectile taban döşemesi eşzamanlı kullanılmıştır.

 

 

C 20/21: C 20/21 açmalarında 15.07.2006 tarihinde başlanan kazı çalışmalarında sütunlu caddenin restorasyonuna yönelik olarak mimari parçaların açığa çıkarılması amaçlanmıştır.   Kazı çalışmaları sonucunda C 20/21 açmalarında Roma Dönemi blokajının geç dönemde tahrip edildiği ve açılan tahrip çukurları içinde çeşitli mimari parçaların bulunduğu gözlemlenmiştir. C/20 açmasında bulunan bu tip parçaların yoğunluğu nedeniyle 4.31 m. seviyesine kadar inilmiştir. C/20 açmasında önceki yıllarda C-39,40,41,42,43 ve B-39,40,41,42,43 plan karelerinde bulunan Sütunlu Caddenin özgün sert zeminli yol blokajına ulaşılmasıyla kazı çalışmalarına 4.31 m. seviyesinde son verilmiştir. C/21 açmasında 4.90 m. seviyesinde ise kireç ocağı olması muhtemel bir yapı ile karşılaşılmıştır. Ayrıca açmanın kuzey doğu köşesinde yapılan sondaj kazısı ile 4.49 m. seviyesine inilmiş ve bu alanda sıkıştırılmış toprak, seramik ve çakıl taşından oluşturulmuş bir taban bulunmuştur.

C 48: C 48 açmasında, önceki yıllarda bulunan ve Mersin Müzesine teslim edilen mermer heykellerin eksik parçalarını bulabilmek amacı ile kazı çalışmalarına 5x5 m. ölçülerindeki alanda 5.38 m. seviyesinden başlamıştır. 4.65 m. seviyesinde mermerden, phiale tutan Roma dönemi bir heykel eli bulunmuştur.

 

 

D 20: C 20 plan karesinde doğu portikoya ait stylobatın mimarisini anlayabilmek amacı ile kazı çalışmalarına 5x3m. ölçülerindeki bir alanda başlanmıştır. Bu alanda 5.33 m. seviyesinden başlanan kazı çalışmaları sonucunda doğu portikoya geçişi sağlayan basamaklar bulunmuştur. D20’de ayrıca Bizans döneminde alt yapı düzeninin yozlaştığı, kente su sağlayan künk sıralarının da stylobat krepisi üzerinden geçirildiği saptanmıştır. D 20 açmasının kazı çalışmalarına 4.32 m. seviyesinde son verilmiştir.

 


B) SOLI HÖYÜK

2006 Soli Höyük kazı çalışmaları G8, E6, H7 açmaları ve E7/E6, E7/F7, F7/F8, G7/F7, G8/G9, D7/D6, G7/H7, F8/G8, F9/G9 ve D7/E7 açmaları arasında kalan servis yollarında gerçekleştirilmiştir. Servis yollarının kaldırılmasının amacı, doğal nedenlerle (yağmur, sel v.b.) kesitlerde oluşan yıkım ve bozulmalar ile işlevlerini yitirmesi bu açmalar içinde kalan geç dönem (Hellenistik, Roma) mimarisinin ayrıntılı olarak çizilerek belgelenmesidir.

G 8:

G8 kazı çalışmalarındaki amaç: G9 açmasında özellikle Hitit stratigrafisine ait mimari yapıların (15.88 m. A duvarı, Hitit Geç İmparatorluğu Dönemine ait) ve tabakaların bu açmada da devamlılık derecesinin saptanıp bir kontekst elde etmekti. Hitit stratigrafisinin özellikle bu yamaç açmalarındaki önemi; höyüğün üst seviyelerinde Roma, Helenistik, Klasik, Arkaik, ve Demir Devri stratigrafilerinin net bir şekilde belirlenmesi ile yamaçta yer alan bu plan karede, Hitit Dönemi gibi erken dönem tabakalarının kontekstinin açığa çıkarılabilmesiydi.


2006 kazı sezonunda, G8 açmasında Hitit İmparatorluk kontekstinde 15.86 ve 15.88 duvarlarının arasında, 15.55 metre kotunda yerleşim içi bir çömlek içinden dağılmış durumda kap parçaları, hayvan kemikleri ve ölü armağanlarından oluşan yakma bir mezar kalıntısına rastlanmıştır.

 

 

Bu güney doğu duvarı tamamen tahrip olmuş bir mekan içinden 2006 kazı sezonunda 15.69 seviyesinden başlayarak ve yoğun olarak kötü pişmiş, tek renkli, çoğu kalın cidarlı açık mutfak kap parçalarının kırık ve kümelenmiş olarak geldiği gözlenmiştir.

 

 

Söz konusu seramik grupları ile birlikte hayvan kemikleri, oksitlenmiş bir bronz iğne ve bir de boncuk açığa çıkmıştır ve buluntu yoğunluğunun 15.69’dan 15.55’e dek sürdüğü gözlenmiştir. 15.55’ten başlayan mezar kalıntıları arasında başlangıçta, seramik parçaları ile kemikler birbirine karışmış durumda bulunmuştur. Kazı alanı genişledikçe bej rengi, ters dönmüş, halka kaideli ve basınç nedeniyle patlamış bir çömlek ile içinde güney-doğu yönünde bir skarabe, okside olmuş bronz bir iğne yan yana in- situ olarak açığa çıkarılmıştır.

 

 

Mezar buluntularının dağılımının saptanabilmesi için çömleğin kaide çevresinde kazılar genişletilerek kaidenin kuzey-batısında 15.45 kotunda beyaz astarlı (WS) II kap parçası;  güneyinde 15.36’da ise, siyah şeritli bir taş boncuk ölü armağanı olarak bulunmuştur.

 

 

G8/F8 kesitinin içine giren bölümde açılan sondajda hayvan kemik ve dişleri ile WS II kap parçası dışında bir buluntuya rastlanmamıştır. Kaidenin güneyinde 15.45 kotunda kül kalıntılarının yoğun bir biçimde korunduğu yanık döküntü içinde 15.43 kotunda yanık bir Hitit Hiyeroglifli bulla bulunmuştur.

 

Böylece 15.55-15.45 kotları arasında ölü armağanları ile birlikte dağılmış bir çömlek/yakma mezarın varlığı açığa çıkarılmıştır. G8 mezarı, Soli Höyük’te aynı tipte şimdiye dek bulunan ikinci örnektir . Buluntular arasındaki hiyeroglifli bulla, mezarın bir yetişkine ait olduğunu göstermektedir. Bulla üzerindeki Hitit hiyeroglifli yazıt, Haluk Abbasoğlu’na armağan kitabında Prof. Dr. Ali&Belkıs Dinçol  tarafından yayınlanacaktır. Verilen bilgiye göre: Bullanın özgün mührü, askeri unvan sahibi “Parnapi” adlı bir erkek kişiye aittir ve “yazı tipi” özelliklerine göre İ.Ö. XIII. yüzyıl başlarına tarihlenmektedir.

Kilikia’da İ.Ö. II. binde mezarlar, Meydancıkkale , Tarsus Gözlükule  örneklerinde olduğu gibi yerleşim içinde yer alır. Bunlar basit toprak mezarlara ölü gömme ve yakmadır . Ölü gömme geleneği hem yerleşim içi, hem de çömlek/yakma mezar olması açısından Soli G8 ile benzerlik gösteren ve bir bebeğe ait olan Gözlükule mezarı , Eski Hitit Dönemi’ne tarihlenmesi ile bu bölgede şimdiye dek bilinen en erken örneği temsil etmektedir. Soli G8 mezarı ile bu bölgede çömlek/yakma mezar geleneğinin Geç Tunç I döneminden (Eski Hitit)- Hitit İmparatorluk dönemine dek sürdüğü görülmektedir. Gözlükule ve Soli Höyük’teki yerleşim içi mezarlar, Kizzuwatna’nın Orta ve Geç Tunç çağlarında, geleneklerine bağlı ‘muhafazakâr’ bir bölge olduğunu düşündürmektedir.

Soli G8 mezarı içindeki başlıca ölü armağanları: baskı yüzü işlenmemiş 1 taş skarabe, 1 hiyeroglifli bulla, 1 boncuk ve bir WS II kap parçasından oluşmaktadır. Bunlardan Mısır kökenli bir mühür-amulet biçimi olan skarabe, hayatın ve yeniden doğuşun simgesi olarak Mısır’da halk ya da hanedan mezarlarında belirgin bir ölü armağanıdır . Soli G8 mezarı gibi WS II ile skarabenin birlikte bulunduğu askı/ip deliği olmayan Soli G8 skarabesinin mezardaki işlevi, Soli F9’da bulunan III. Thutmosis skarabesinden farklı olarak, baskı yüzünün işlenmemesi nedeniyle mühürden çok amulete uygun düşmektedir.

Skarabe ile yan yana bulunan tunç iğnenin işlevi, yakma/çömlek-urne mezarlardan bilinmektedir. Örneğin halk mezarlıklarında ölünün kül ve kemik kalıntılarının bir beze sarılarak bir çömleğin içine konması bir gelenektir. İğne, kül bezinin tutturulmasında kullanılmaktadır. Bu tip bir uygulamaya ilişkin en tipik örnekler, Gedikli’de  görülmektedir . Soli G8 mezarında bez kalıntısının bulunamayışı, bezin mezarın dağılması nedeniyle dayanıksız bir nesne olarak yok olmasına bağlanmaktadır.

Ölü armağanları arasında yine kişisel eşya kapsamında yer alan boncuk, Anadolu’da İ. Ö. II bin mezarlıklarında Batı Anadolu’da Troia, Beşiktepe, Panaztepe; Geçiş Bölgesi: Yanarlar; Orta Anadolu: Gordion, Alişar, Kültepe; Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Kargamış, Tell Açana’da bulunmuştur . Bu tür süs eşyaları mezarlarda yaş ayrımı olmaksızın görülebilmektedir.

WS II kap parçası, kırık ve amorf da olsa mezar çökeltisi içindeki ölü armağanı özelliği taşıyan bir diğer buluntudur. Küresel gövdeli, lades kemiği biçiminde kulplu olan bu tür kaplar, Kıbrıs üretimi “süt kapları” olarak bilinmekte ve Orta Akdeniz’den Mısır, Suriye-Filistin kıyılarına dek yayılmaktadır . WS II’lerin Kıbrıs’ta çoğunlukla ölü armağanı olarak kullanılması, ölü kültü ile ilişkili oldukları savının öne sürülmesine yol açmıştır . Soli G8 WS II örneği bir gövde parçasıdır . Soli Höyük’te şimdiye dek bulunan toplam 13 örnekten yalnızca iki gövde parçası yerleşim içi mezar armağanı olarak görülmektedir . Anadolu’da Kıbrıs WS II kaplarının ölü armağanı olarak kullanılması enderdir .

Mezarlarda kullanılan bu tip kırık kapların ölü kültüyle ilgili “sunu kapları” olduğu düşünülmekte ve mezarlardaki örnekleri, ölenin yaşamından sonra öbür dünyaya bir şeyler taşıdığı inancıyla, geleneksel olarak sunudan sonra özellikle kırıldığı yazılı belgelerden bilinmektedir . Soli G8 örneğinde görüldüğü gibi kırık sunu kap parçaları, hayvan kemikleri ve çeşitli armağanlar kremasyon tipi ölü gömmenin temel öğelerini oluşturur .  Bu tip, urne/çömlek mezarların ceset gömme mezarlara göre daha az ölü armağanı içermesi, ceset yakma yerlerinde toplanan kırık seramik ve boncuk gibi kişisel eşyalardan anlaşılacağı üzere bu eşyaların ceset ile birlikte yakılarak tahrip olması ve ancak kalanların kaba konmasına bağlanmaktadır . Soli G8 mezarında bulunan yanık Parnapi bullası, bu tip bir ölü armağanı olarak değerlendirilebilir.

Soli G8 mezarında bulunan kemikler büyük baş bir hayvana aittir. Hitit ölü kültü ile ilgili törenlere ilişkin yazıtlarda: libasyon, hayvan kurbanı ve ölü yemeği gibi temel işlemler aktarılmaktadır. İ.Ö. XIV-XIII. yüzyıla tarihlenen ve hanedana ait kişilerin yakılarak gömülmesi ile ilgili metinlerde ölü ruhuna kurban edilen ve giden ruhun geri dönmesine yardımcı olan aracın hayvan kurbanı olduğu görülmektedir .

Sonuç olarak: G8 yerleşim içi çömlek mezarı, Kilikia’da şimdilik en eskisi Tarsus Gözlükule’den bilinen bir geleneğin İmparatorluk Dönemi’ndeki (İ.Ö. XIII. yüzyıl) devamıdır. Bu iki örneğe göre yakma her yaş grubuna uygulanabilmektedir. Yakma geleneği Güney bölgesinde en eskisi Gedikli olmak üzere Erken Tunç Çağı’na dek gitmektedir. Ölü armağanlarından skarabe, WS II kapları, yukarıda da söz edildiği gibi daha çok kıyı ve deniz ticaretine açık ya da onunla bağlantılı bölgelerdeki mezar buluntuları arasında yer almaktadır. Buluntulara göre: Mısır ve Kıbrıs malları Soli’ye gelmekte, hem günlük hayatta, hem de ölü armağanı olarak kullanılmaktadır.

Mezarda çıkan kap parçalarına göre bu bölgede seramik kırma geleneğinin uygulandığı görülmektedir. Ölü armağanların ise simgesel olarak reenkarnasyona uygun nesneler olduğu ve bölgedeki manizm (ölü kültü)  ile ilgili ipuçları vermektedir.

Kişisel eşya kapsamında yazılı belge olarak, Soli Höyük’te bulunan Muwazi ve Targasna’ya ait bulla ve seramik baskılarından sonra Soli G8 mezarında bulunan Parnapi bullası, Kizzuwatna’nın onomastiği ve bir hançer/kılıç adamı (gladius) olması dolayısı ile de bölgedeki ünvanlar açısından büyük önem taşımaktadır. Ölen kişinin kendi mührü olmadığından bullaya göre, mezarın sahibinin, Parnapi’nin bir yakını ya da onunla ilişkili bir kişi olduğunu akla getirmektedir. İ. Ö. XIII. yüzyıla tarihlenen mezar, Hitit İmparatorluk döneminin son yüzyılında Kizzuwatna’daki ölü gömme gelenekleri hakkında ayrıntılı bilgi vermesi bakımından önemlidir.


D7/E7 SERVİS YOLU

D7 ve D6 açmaları içindeki kireç taşı platformları birleştirmek amacıyla D7/E7 açmaları arasındaki servis yolunu kaldırma çalışmalarına başlanmıştır. Servis yolunda 20.94/20.46 seviyeleri arasında dolgu toprak nedeniyle farklı kültür katlarına ait çanak-çömlek parçalarından oluşan karışık malzeme ele geçmiştir. Buluntular içinde Helenistik Dönem kırmızı firnisli kulp ile ağız, megara kasesi gövde parçası, ungentarium boyun parçası, koyu kahverengi firnisli gövde parçaları,  Klasik Dönem parlak siyah firnisli gövde parçaları sayılabilir.

E6
Kazı çalışmaları 19.59 m. kotundan başlamış ve 17.80 m. kodunda bitirilmiştir. Bu seviyeler arasında çalışılan alanda yoğun olarak Roma Dönemi’ne ait düz çatı kiremit parçaları, çok miktarda çivi ve metal objeler de ele geçmiştir. Roma Dönemi yapı katının alt tabakalarda yer alan kültür katlarını tahrip etmesi sonucu ele geçen seramik buluntularının farklı dönemlere ait olduğu gözlemlenmiştir. Bu nedenle bir stratigrafi oluşturulamamıştır. Seramik buluntuları içinde çeşitli dönemlerden amphoralara ait gövde, ağız-kulp parçaları ve bezemesiz mutfak kapları yoğunlukla bulunmaktadır.
19.59/19.39m. seviyeleri arasında İ.Ö. 7. ve 6. yy. ait seramik buluntularının ağırlıkta olduğu gözlemlenmiştir. Arkaik Dönem pembemsi astar üzerine kırmızı renkte yatay bantların olduğu gövde parçaları, ağız kısmı bant şeklinde kırmızı boyalı ağız parçaları ve Orta Demir Dönemi’ne ait devetüyü ve sarımtrak devetüyü astar üzerine kahverengi yatay bant ve şeritlerin olduğu gövde parçaları, İ.Ö. VII. yy. devetüyü astar üzerine kahverengi boyalı dış bordürü kalın konsantrik dairenin bir bölümü korunmuş gövde parçası ve 1 adet Ionia Kasesi ağız parçası önemli seramik buluntuları arasındadır.

19.39/19.13 m. seviyeleri arasında karışık malzemenin de gösterdiği gibi dolgu toprak devam etmektedir. Kırmızı firnisli kaseye ait ağız paçaları, kenarları kırmızımsı kahve dip, kırmızı firnisli ağız ve gövde parçaları olmak üzere Helenistik Dönem seramik parçaları yoğunluktadır. Ayrıca seramik buluntuları içinde Klasik Dönem siyah firnisli gövde ve ağız; Arkaik Dönem açık kahverengi astar üzerine siyah renkte ışın motifi bulunan ağız parçası, kiremit rengi astar üzerine kırmızı yatay bant bezemeli gövde; Orta Demir Dönemi sarımsı devetüyü astar üzerine kahverengi boyalı yatay şeritlerle bezenmiş ağız ile gövde parçaları, mühürlü kulp ve devetüyü, pembe astarlı bezemesiz mutfak kapları yer almaktadır.

19.13/19.03 m. seviyeleri arasında dağınık kerpiç parçaları ele geçmiş olup farklı dönemlere ait seramik grubu içinde Helenistik Dönem’e ait kırmızı firnisli ağız ve dip, rulet baskılı, kahverengi firnisli gövde parçaları yoğunluktadır. 19.11 m. kodunda Helenistik Dönem kandil parçası ele geçmiştir.

20.35 m. seviyesindeki Roma Dönemi savunma duvarının kesitlerinin düzeltme çalışması sırasında kesit içinde 18.54 m. kotunda krem astar üzerinde omuz bölümünde kırmızı yatay bantlar ve dalga motifi bulunan Arkaik Dönem Oinochoe tüm olarak açığa çıkarılmıştır.

 

 

Bu testinin çevresinde ele geçen buluntular arasında Helenistik Dönem’e ait daldırma ve kırmızı firnisli kaplara ait parçaların yoğunluğu dikkat çekmektedir. Helenistik Dönem’e ait testinin çevresindeki buluntular arasında aynı kotta yer alan metal çivi ve ok ucu da yer almaktadır. 17.80 m. kodunda tek sıra halinde kireçtaşı bloklar gözlemlenmiştir. Bu taban üzerinde bulunan testinin in situ’dur. 17.40 m. kotundaki güney kesitten toprağın dökülmesi sonucu ortaya çıkan Helenistik amphoraya ait ağız, kulp ve gövde parçaları ele geçmiştir. Amphoraya ait bu seramik grubu içinde mühürlü kulp parçası yer almaktadır. Açmanın güneydoğu köşesinde 17.75 m. kodunda küçük dere taşlarından oluşan taş döşeme bulunmuştur Açmanın batı kesitini düzeltme çalışması sırasında 17.42 m. kodunda tüme yakın Helenistik Dönem daldırma firnisli kase ele geçmiştir. E6 açmasındaki çalışmalar 17.80m. kotundaki Helenistik Dönem’e ait kireçtaşı platformun bulunmasıyla sonlandırılmıştır.

 

 

E7/ F7 SERVİS YOLU

 E7 ve F7 açmaları arasındaki stratigrafiyi sağlamak ve ortak bir kontekst oluşturabilmek amacıyla servis yolunun kaldırılmasına karar verilmiştir. Yapılan seviye indirme çalışmalarında ele geçen seramik buluntuları arasında; Helenistik, Klasik, Arkaik ve Geometrik Dönem’e ait seramik parçaları ve devetüyü, pembe astarlı olmak üzere bezemesiz mutfak kaplarına ait parçalar ele geçmiştir. Döküntü ve dolgu topraktan kaynaklı malzemenin karışık olduğu gözlemlenmiştir.

Çalışma sonucunda Roma savunma duvarının devamı olan 20.61m kodunda duvar ortaya çıkarılmıştır. Bu duvar üzerinden gelen seramik buluntuları arasında Klasik Dönem’e ait siyah firnisli iki adet gövde parçası bulunmaktadır. 20.70 m. kodunda F7 açmasının, E7-F7 servis yoluyla birleşen kuzey kesitinde Klasik Dönem kırmızı figür tekniğinde yapılmış Satyr ve Menad’ın betimlendiği gövde parçası ele geçmiştir.

 

 

Sonuç olarak: Soli Höyük’te plan kare sistemine göre (5x5 m.) oluşturulan açmalar arasındaki servis yolları, 2001’den 2006 yılına kadar oluşan doğal bozulmalar (sel, çöküntü v.b.)  ve Roma-Hellenistik mimarisinin tamamen açığa çıkarılması gerekliliği nedeniyle 2006 yılında sistematik olarak kaldırılmıştır. Soli Höyük’teki açmaların son durumu bir bütün olarak yeniden çizilmiştir (Çiz. 2). Üst tabakalarda malzemenin bir kontekste bağlı olmaksızın karışık çıkması, savunma amaçlı kullanılan höyükte Roma ve daha geç dönem tahribatları göstermektedir.  Höyüğün doğu yamacında daha alt tabakalarda, Hitit stratigrafisinde, özellikle İ.Ö. XIV. Hitit İmparatorluk Dönemi anıtsal mimari çevresinde yoğunlaşılmıştır.


KAYNAKÇA

Akyurt, İ. M.
1998 M.Ö. 2. Binde Anadolu’da Ölü Gömme Adetleri, TTKY VI/49, Ankara

Alkım, U. B.
1966 Gedikli (Karahöyük) Kazısı- Birinci Ön Rapor (Excavations at Gedikli- First Preliminary Report) Belleten XXX (1966): 1-57

Alp, S.
1953 Konya-Karahöyük Hafriyatı 1953 TAD VI-1(1956): 35-37

Bittel, K., Herre, W., Otten, H., Röhrs, M., Schaeuble, J.
1958                    “Die hethitischen Grabfunde von Osmankayası” WVDOG 71.

Bittel, K., Boesneck, J., Damm, B., Güterbock, M.G., Hauptmann, H., Naumann, R., Schirmer, W.
1975 Yazılıkaya, Das Hetitische Felsheiligtum, Mann Verlag. Berlin

Bryce, T.            
2002 Hitit Dünyasında Yaşam ve Toplum (Life and Society in the Hittite World, trans. by  M. Günay) Dost Kitabevi, Ankara


Dinçol, Ali. M.   
1969 “Rez.: W. Orthmann, Das Gräberfeld bei Ilıca. Weisbaden, 1967.” BiOr XXVI, 3/4: 220-223


Erkanal, A.
2002  “İzmir Bölgesi Arkeolojik Araştırmalarında Panaztepe Kazısı’nın Yeri” İzmir Kent Kültürü Dergisi 5: 188-195. İzmir Büyükşehir Belediyesi Publications, İzmir

Erkanal, A.
2004 “Anadolu Miken İlişkileri” Arkeo-Atlas 3, (Anadolu’da İlk    İmparatorluk: Hititler): 90-93, İstanbul

Fischer, B., Genz, H., Jean, É., Köroğlu, K. 
2003 Identifying Changes: The Transition from Bronze to Iron Ages in Anatolia and its Neighbouring Regions, Proceedings of the International Workshop İstanbul, November 8-9, 2002, İstanbul

Goetze, A.
1940 Kizzuwatna and the Problem of Hittite Geography, New Haven

Goldman, H.
1956 Excavations at Gözlükule, Tarsus II. From Neolithic through the Bronze Age, Princeton University Press

Gurney, O. R. 
1981 The Hittites, Penguin Books, Great Britain

Karageorghis, V.
2001 “Why White Slip” The White Slip Ware of Late Bronze Age Cyprus (ed. V. Karageorghis): 9-13. Wien

Kromholz, A.
1978 Cypriot  White Slip II hemispherical bowls (Unpublished PhD Dissertation) Brandeis University

Lurker, M.
1980 The Gods and Symbols of Ancient Egypt (English edition), Thames and Hudson, London

Macqueen, J. G.
1986 The Hittites and their Contemporaries in Asia Minor (rev. ed.), Thames and Hudson, London

Malmgren, K.
1999 “The White Slip Ware from Klavdhia-Tremithos” K. H. Nicklasson (ed.), Cypriot Archaeology in Göteborg 20 May 1998 (1999): 77-96

Mellink, M. J.
1972 “Archaeology in Asia Minor” AJA 76: 165-188

Todd, I. A.
2001 “Early Connections of Cyprus with Anatolia” Karageorghis 2001: 203-213

Otten, H.
1958a Hethitische Totenrituale, Akademie Verlag, Berlin

1958b “Bestattungssitten und Jenseitsvorstellungen nach den Hethitischen Texten” K. Bittel et al., Die Hethitischen Grabfunde von Osmankayası, WVDOG 71: 81-84

Peschlow-Bindokat, A. 
1975                      “Zur Säulenstraβe von Pompeiopolis in Kilikien” Istanbuler Mitteilungen   25

Woolley L. C.
1955 Alalakh. An Account of the Excavations at Tell Atchana in Hatay, 1937-1949. Oxford

Yağcı, R.
2003a “The Stratigraphy of Cyprus WS II&Mycenaean Cups in Soli Höyük Excavations” Fischer, B. et al. 93-106


Yağcı, R.
2003b “Beyaz Astarlı(White Slip)II Kapları ve İ.Ö. II. Binde Kıbrıs Soli İlişkileri” Adalya VI (2003): 1-19

Yağcı, R.
2007                   “Hittites at Soli (Cilicia)”  6.Uluslararası Hititoloji Kongresi (5-9 Eylül 2005). Rome (fortchoming)


KISALTMALAR

AJA American Journal of Archaeology. New York

BiOr Bibliotheca Orientalis. Leiden

Ist Mit Istanbuler Mitteilungen  

TTKY Türk Tarih Kurumu Yayınları. Ankara

TAD Türk Arkeoloji Dergisi. Ankara

WVDOG Wissenschaftliche Veröffentlichungen der Deutschen Orient Gesellschaft. Berlin

 

PDF olarak görüntülemek için tıklayınız.


 1348146119.pdf